10 Mayıs 2010 Pazartesi

Keşke Hep Futbolcu Olarak Kalsaydılar...

Gheorge Hagi
Futbolculuk dönemini anlatmaya bu satırlar yeterli gelmez. Futbolu bırakır bırakmaz Romanya Milli Takımı’nın başina geçti ancak Dünya Kupası play-off’unda Slovenya’ya kaybedince kovuldu. Sonrasında Bursaspor’a geldi ancak ilk yarı bitmeden ayrıldı Fatih Terim’le yollarını ayıran Galatasaray 100. Yılında takımın başina onu getirdi. Son haftalara kadar şampiyonluğu kovaladı, ancak ligi 3. Sırada bitirip Şampiyonlar Ligi biletini alamayınca görevine son verildi. Fenerbahçe’yi 5-1 yenerek kazandığı Türkiye Kupası ise güzel bir hatıra olarak akıllara kazındı. 2006’daki birkaç aylık Timişoara macerasından sonra Steaua günlerine hiç de kötü başlamadı. İki ön eleme geçilerek girilen Şampiyonlar Ligi, gruplarda yaşanan hüsranla sona erdi. Ve bu hüsran, başkan Becali’nin tepkisine sebep olunca da Hagi işine çok fazla karışıldığını söyleyerek istifa etti. Şimdilerde sahibi olduğu otelde işletmecilik yaparak emekliliğin keyfini sürüyor…

Marco van Basten
Futbol tarihinin en iyi forvet oyuncularından birisi. Üç kez Avrupa’da, bir kez Dünya’da yılın futbolcusu. Ajax ile 3 lig 1 Kupa Galipleri Kupası, Milan ile 3 lig, 2 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu. Hollanda’da 4, İtalya’da 1 gol krallığı. Hollanda Milli takımıyla 1988 Avrupa Şampiyonluğu ve gol krallığı. Finalde Ruslar’ın efsanevi kalecisi Dassaev’e attığı gol hala TV programlarının jeneriklerinde kullanılıyor. Üstelik 29 gibi çok erken bir yaşta futbolu bırakmasına rağmen bunları başardı. Ama antrenörlük kariyerinde bu başarıların onda birine bile ulaşamadı. Ajax genç takımında stajını tamamladıktan sonra Hollanda Milli Takımı’nın başina geçti. Eleme turlarını namağlup tamamlayarak 2006 Dünya Kupası’na katıldı. Ancak turnuva tarihinin en olaylı maçında (iki takımdan da ikişer oyuncu atıldı), 2. Turda Portekiz’e elendi. 2008 Avrupa Şampiyonası’nda ise 20 yıl önce kendi oynadığı Hollanda’yı da anımsatan bir futbolla, sansasyonel skorlar alıp gruptan lider çikti. Çeyrek finalde ise bir başka Hollandalı Hiddink’in Rusyası’na elendiler. Milli takımda gruplardan bir sonraki turları geçemeyen Van Basten turnuvadan önce anlaştığı Ajax’ın başina geçti. Ajax, 16 milyon avroluk bedeliyle Hollanda Lig tarihinin en pahalı oyuncusu olan Miralem Sulejmani gibi transferlere rağmen yıl sonunda Şampiyonlar Ligi’ne bile katılamadı ve Van Basten istifa etti. İlginçtir ki hala, Milan’daki geleceği belirsiz olan Leonardo’nun yerine ilk aday olarak gösteriliyor…
Hristo Stoichkov
Bulgar futbol tarihinin en önemli oyuncusu. 1990’da Cska Sofia’da oynarken 38 gol atarak altın ayakkabıyı (Hugo Sanchez‘le beraber) kazandı. Cruyff’un Barcelona’da oluşturduğu ‘Rüya Takım’ın en önemli oyucularındandı. Barca’da 4 yıl üst üste kazandığı La Liga şampiyonluğunu 92’deki Şampiyonlar Ligi zaferiyle perçinledi. Bulgaristan Milli Takımı’yla 94 Dünya Kupası’nda 4. Oldu ve Rus Oleg Salenko’yla beraber gol krallığını paylaştı. Bu 4.lük halen Bulgaristan Milli Takımı’nın tarihindeki en büyük başarıdır. Aynı yıl ‘Avrupa’da yılın futbolcusu’ ödülünü kazandı. Teknik adamlık kariyerine 2004’de Bulgaristan Milli Takımı’yla başladı. Takımı 2006 Dünya Kupası’na götürememesi, 2008 Avrupa Şampiyonası elemelerinde gösterilen kötü performans ve takım kaptanlarının o olduğu sürece milli takımda oynamayacaklarını açıklamaları üzerine Nisan 2007’de istifa etti. Yeni sezona İspanya 2. Liginde Celta Vigo’yla başlayan Stoichkov, bir üst lig hedefiyle başlanan sezonda düşme potasına inince devre arası beklenmeden kovuldu. 2 yıllık bir aranın ardından Mayıs 2009’da İran ekibi Abu Moslem’in başina geçecekken son anda karar değiştirip Güney Afrika ekibi Mamelodi Sundowns’u tercih etti ancak geçtiğimiz hafta istifasını verdi Antrenörlük kariyerindeki en büyük başarısı Aralık 2009’da ayın teknik direktörü seçilmesi…

Loddar Mattheus
Bu araştırmada yer alanlar içinde en başarılı futbol kariyerine o sahip. En istikrarsız teknik direktörlük kariyerine de. Bayern Münih’de 6 Bundesliga, 1 Uefa, Inter’le 1 Serie A 1 Uefa ve Alman Milli takımıyla 1 Dünya, 1 Avrupa Şampiyonluğu. Ayrıca 91 yılı Fifa Dünya’da yılın futbolcusu ödülü. Üst üste 5 Dünya Kupası’nda oynayarak bu rekoru Meksikalı kaleci Carbajal’la paylaşan Mattheus, aynı zamanda 25 maçla en çok oynayan oyuncular listesinde de kırılması güç bir rekor kırdı. Yo soy el Diego adlı biyografisinde Maradona, onun için “Karşilaştığım en zor rakip, onu en iyi böyle tanımlayabilirim.” demiştir. Antrenörlük kariyerine Rapid Wien ile başlayan Mattheus başarısız bir sezondan sonra bu kulüpten ayrıldı ve Partizan’ın başina geçti. Sezonu en yakın rakibi Kızılyıldız’ın 19 puan önünde şampiyon bitirdi. Diğer sezon Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Newcastle United’ı eleyerek büyük bir başarıya imza atsa da gruplarda sonuncu olarak elendi. Aynı sezon devre arasında ligde herşey yolunda giderken kişisel sebeplerle istifa etti ve kısa süre sonra Macaristan Milli Takımı’yla anlaştı. Macaristan’ın 2006 Dünya Kupası eleme grubunu 4. Bitirmesi sonrasında da istifa etti. Ve Mattheus bir kez daha herkesi şaşirtarak Brezilya’ya, Atletico Paranaense’nin başina geçti. 7 maçta 5 galibiyet, 2 beraberlikle iyi bir ivme yakalamışken bir kez daha kişisel problemlerini gerekçe göstererek istifa etti. Hemen 2 ay sonrasında Trapattoni’yle beraber Red Bull Salzburg’a eş-antrenör olan Mattheus, sezon sonu kazanılan şampiyonluğa rağmen kovuldu. 1 sezon sonra Ukraynalı sevgilisinin Tel Aviv’de gazetecilik okumasının da etkisiyle, Galatasaray’ın sezon başinda elediği İsrail takımı Maccabi Netanya’nın başina geçti. Sezonu orada tamamladı ancak Netanya yönetimi başarısız sonuçlar ve yüksek maaşi nedeniyle onunla yollarını ayırdı. Şu anda ülkesinin ikinci lig takımlarında bile kendisine iş bulamıyor ve bu durumdan oldukça şikayetçi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder